Kırık bir ışık huzmesiydi
Gecenin ihtişamlı saltanatından süzülen
Yıldızlar gülünce güzeldi...


Bir itiraftı bu
Nemli saçağın hüzünlü salkımına dokunan
Daha sonbahar gelmeden
Hazanı yaşamıştı kirpiklerim
Matem!
Kanatan inciten batan bir diken...


Hayat , ellerimi uzattığımda sahiplenecekti oysa
Yüreğimi sunduğumda , sevgiyi içirecekti yağmurundan
İhtimaldi mahzenine sığındığım liman
Şimdi
Adını unuttuğum umudun kendisi
Derin susuşlarında yankılanan
Güneşin vedasında
Gitme diyemeyen edasında gökkuşağının...


Dem!
Çöle sürülmüş ikindi
Yalnızlık serencamında çile
Vurgundu sevda küflü zamanlara
Çaresizlik!
Koru andıran kum saati...


Aynanın yansıyan yüzünde sorgular
Sızlanan kaygılar biriktirir
Anılar en acı izlerini bırakırken
İçimin taş duvarlarında
Ahımla ördüğüm boş bir çerçeveden
Bakıyorum yüreğine
Siliniyor kurduğum tüm hayallerim
Heybende buzdan bir nehir
Bense eriyorum...


Şiirler üşüyor gözlerimde
Ağlıyor kahır dolu satırlar
Aldırmayışına hayıflanıyorum merhametin kafesinde
Kör kuyulara atıyorum sevgi dileklerini...


Ve...
Ölüm kucaklıyor nefesimi
Mavilerine uzanıyorum sonsuzluğun
Gümüş anahtarı ellerimde
Hicranın bercestesinde
Sevdanın ağıtını
Mühürlüyorum kalbime


Züleyha Özbay Bilgiç