YILMAZ ERDOGAN - Ankara hey plz plz plz Translate

Thread: YILMAZ ERDOGAN - Ankara hey plz plz plz Translate

Tags: None
  1. iiii3 said:

    Talking YILMAZ ERDOGAN - Ankara hey plz plz plz Translate

    Hey Guys i know this is tall but i will be greatful if u translate this to turkish song

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar..
    Asfaltlar ışıldar,
    Buz tutardı resmi yalanlar...
    Kimse keman çalmaz belki ama
    Çok keman çalınsın balolarında
    Diye yapılmış
    Gri
    Sisli
    Binalar...

    Alnının ortasında
    Ciddi bir devlet asabiyeti.

    Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
    Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
    Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
    (biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?)

    Kahve önü çatlak mozaik
    Bel kemiğine tehdit
    Kürsüler üstünde
    Çok sigara içen
    Öğrenciler

    Bir daha asla yaşayamayacağı
    Aşkları teğet geçerken
    Hep onu sevmeyenleri severek
    Hep onu sevenin gözlerinden
    Kalabalıklara kaçarak
    Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
    Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
    Bir izmirli güzele dayatmak varken
    (Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!)

    Soyut bir sevdaya
    Beşik kertilmiş olan
    Dağda çoban,
    Şehirde şark çıbanı sayılan,
    Fırat'ın büyük elleri
    Ararat'ın kız yelleri
    Cilo'nun derin nefesleri
    Hülasa kente hukuk mukuk okun
    Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş

    Anadolu çocukları,
    Ankara' ya
    Öyle yakışırdı ki kar
    Asfaltlar ışıldar,
    Buz tutardı resmi yalanlar

    Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye
    Sevdiğimiz kızlar
    Çok dibimiz donmuştur
    Ve çoğu zaman
    Bu kar mevzuu
    Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir

    Hiçbir şey
    Kapalı bir dükkan kadar
    Hüzünlü gelmez insana
    Ankara'da,
    Yoksa bugün bir hayat
    Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra.

    Kimse keman çalmaz belki
    Belki bu fiim hiçbir zaman
    O kadar fiyakalı olmayacak ama
    Hiçbir lahmacunda
    O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
    Tadını vermeyecek bir daha
    Çok daha iyilerini yedim sonra
    Bizzat Urfa'da hatta
    Ama hiçbirinde
    O kadar aç oturrnadım sofraya
    Ankara'ya

    Öyle yakışırdı ki kar
    Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
    Bilinmez bir dilin ıslığından
    Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
    Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
    Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan

    Ankara'da yaşamak
    Yollarına hep sevdiğimiz insanların
    Adlarını vermediler ama
    Biz her duvara
    Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
    Kül ve betondan mürekkep
    Yaşadıkça yaşanılası gelen
    O tuhaf bozkır kokusunda.

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.
    Asfaltlar ışıldar...
    Bir günden bir sürü gün yapan
    Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan

    Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
    Rakıyı bol sulu içen
    Dokunmasın için deği!
    Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
    Hep kağıtlara bakarak,

    Hep kağıtlardan bakarak
    Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u
    Aynı anda sevmeyi başararak,
    Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
    Çok beğenmeyerek ama
    Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
    Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
    Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
    Yürüyen...

    Memurlar.......
    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar..
    Asfaltlar ışıldar,
    Buz tutardı resmi yalanlar...

    Biz,
    Şimdi kapalı birr kuruyemişçi

    Dükkanının
    -ki bütün plan kar altında
    Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
    Yanı sıra bafra içmektir-

    Kötü ışıklandırılmış vitrininden
    Umutsuzca içeri bakan,

    Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
    Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,

    -yani sistem kendi verdiği kimliği
    Zırt pırt geri istemektedir-
    Doğduğu yer yüzünden
    Doğuştan kavgacı zannedilen ama
    Pek çoğu kavgadan nefret eden

    Kavgacı
    Esmer
    Cesur

    Korkak
    Çoğu kürt
    Çoğu türk
    Çocuklardık...
    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar....
    Ha sonra

    Belki Ahmed Arif'in aklına
    Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
    -çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı

    O'nun kadar sevemeyecek
    -bir şiir islenir:

    Kar altındadır varoşlar
    Hasretim,nazlıdır ankara.....

    Ustam yine sen bilirsin ama
    Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
    İşte o,en netameli aydır bence.

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar...
    Asfaltlar ışıldar...
    Yalanlar...

    Şimdi ve sonra
    Ne zaman Ankara'ya kar yağsa
    Elim gönlüm,
    Çocukluğum buz tutar.
     
  2. babyyyyygirl said:

    Default

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Asfaltlar ışıldar, asphalts used to shine
    Buz tutardı resmi yalanlar... the formal lies used to ice up
    Kimse keman çalmaz belki ama-maybe nobody used to play violin but...
    Çok keman çalınsın balolarında
    Diye yapılmış
    Gri
    Sisli
    Binalar... -the gray, foggy buildings which made that a lot of violins are played at the balls

    Alnının ortasında-in the middle of its forehead
    Ciddi bir devlet asabiyeti. -a serious government irritation

    Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar, -as if the youngest times are so bad days
    Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek -this cruelty, this passion, to love doesnt't come to an end
    Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş! -if love is to love a government, then it's to love
    (biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?) -we love something madly, my god, but what?

    Kahve önü the front of the coffeebar is a cracked mosaic
    Bel kemiğine tehdit -the threat to the weist bone
    Kürsüler üstünde -on the podiums
    Çok sigara içen
    Öğrenciler -the students who smoke a lot

    Bir daha asla yaşayamayacağı -
    Aşkları teğet geçerken -while being tangent to the loves that it will never go through again
    Hep onu sevmeyenleri severek -always loving who don't love it
    Hep onu sevenin gözlerinden -
    Kalabalıklara kaçarak - always escaping to the crowded places from the eyes which love it
    Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara, joining the lonely, realistic, socialist people
    Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
    Bir izmirli güzele dayatmak varken -instead of leaning your lips which chapped on high altitudes against an İzmir beautiful one
    (Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!) -there's no need to be brothers always, god bless the darlingness of governments

    Soyut bir sevdaya
    Beşik kertilmiş olan -the one who was given in marriage with an abstract love
    Dağda çoban, -who is regarded as the shepherd on mountain
    Şehirde şark çıbanı sayılan, who is regarded as the east boil in town
    Fırat'ın büyük elleri -the big hands of Fırat River
    Ararat'ın kız yelleri-the winds of Ararat
    Cilo'nun derin nefesleri -the deep breathes of Cilo
    Hülasa kente hukuk mukuk okun
    Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş -it has come to save the country if it's possible

    Anadolu çocukları, -anatolia children
    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Asfaltlar ışıldar, asphalts used to shine
    Buz tutardı resmi yalanlar... the formal lies used to ice up

    Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye
    Sevdiğimiz kızlar
    Çok dibimiz donmuştur -our buttoms have frozen many times thinking that maybe the girls whom we loved, would get out on the balcony to watch snowing
    Ve çoğu zaman -and mosty
    Bu kar mevzuu -
    Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir -this snow subject didn't seem interesting enough to the girls

    Hiçbir şey
    Kapalı bir dükkan kadar
    Hüzünlü gelmez insana -nothing seems sad as much as a closed shop to people
    Ankara'da, -in ankara
    Yoksa bugün bir hayat
    Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra. -the feeling "Won't a life be lived today?" falls on all the steppe

    Kimse keman çalmaz belki - maybe nobody would play violing
    Belki bu fiim hiçbir zaman
    O kadar fiyakalı olmayacak ama -maybe this movie will never be that showy but...
    Hiçbir lahmacunda
    O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
    Tadını vermeyecek bir daha -no pitta breat will give the taste of which was in the third class restaurant on the school way, again
    Çok daha iyilerini yedim sonra -then I ate much better ones
    Bizzat Urfa'da hatta -even in Urfa in person
    Ama hiçbirinde -
    O kadar aç oturrnadım sofraya -I've never sat on the table that hungrily

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Çok yabancı bir soluk duyulur bazı-a very stranger breathe is sometimes heard
    Bilinmez bir dilin ıslığından -from the whistle of an unknown tongue
    Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar -understand that the guests in our consulate, got bored
    Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür -don't say that, it's a cruelty for who doesn't love Ankara
    Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan -without understanding why this much people love Ankara

    Ankara'da yaşamak -to live in Ankara
    Yollarına hep sevdiğimiz insanların
    Adlarını vermediler ama -they didn't give the name of the people we love, to its roads
    Biz her duvara
    Bilvesile onların adını yazarak yaşadık -we live writing their names on each wall
    Kül ve betondan mürekkep -the ink that made with ash and concrete
    Yaşadıkça yaşanılası gelen-
    O tuhaf bozkır kokusunda. -in the weird steppe smell that makes feel like living as long as living

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Asfaltlar ışıldar... -asphalts used to shine
    Bir günden bir sürü gün yapan
    Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan -which make lots of days from a day, which do nothing on the working hours

    Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan -which take nothing, which offer nothing
    Rakıyı bol sulu içen-which drink raki with plentiful water
    Dokunmaması için deği! -not that it will not harm
    Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı, -that the raki of my state won't come to an end quickly
    Hep kağıtlara bakarak, -always looking at the papers

    Hep kağıtlardan bakarak -always looking from the papers
    Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u
    Aynı anda sevmeyi başararak, -accomplishing to love both neşet ertaş and bülent ersoy at the same time
    Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
    Çok beğenmeyerek ama -not liking the sweet that his wife made from the stale breads, so much but
    Yine de bu tasarrufunu takdir ederek -appreciating the saving of her all the same
    Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken -while its neck is hidden in a senior shawl
    Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi-always like it's offended with something, someone
    Yürüyen... -which is walking

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Asfaltlar ışıldar... -asphalts used to shine
    Buz tutardı resmi yalanlar... -the formal lies used to ice up

    Biz,
    Şimdi kapalı birr kuruyemişçi Dükkanının -now we are who look into a closed dried fruit shop

    -ki bütün plan kar altında -that all the plan is to eat pips without salt , in addition to drink anything, under the snow
    Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
    Yanı sıra bafra içmektir-

    Kötü ışıklandırılmış vitrininden-from its shopwindow that lightened badly
    Umutsuzca içeri bakan, -who look into hopelessly

    Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış, -whose identify card was interrogated too much
    Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş, -who heard "get the identify card out" more than "hello"

    -yani sistem kendi verdiği kimliği-
    Zırt pırt geri istemektedir--that's to say "the system wants the identify card that it gave in person, back frequently
    Doğduğu yer yüzünden
    Doğuştan kavgacı zannedilen ama -who was thought it was quarrelsome from birth but...
    Pek çoğu kavgadan nefret eden-most of them hate quarrels

    Kavgacı -quarrelsome
    Esmer -dark
    Cesur -brave

    Korkak -fearful
    Çoğu kürt -most of them is kurdish
    Çoğu türk -most of them is turkish
    Çocuklardık... we are children like that.
    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Ha sonra -them

    Belki Ahmed Arif'in aklına
    Hiçbir şairin aklına gelmeyecek -maybe it won't occur to Ahmet Arif, any poet
    -çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı

    O'nun kadar sevemeyecek -because nobody will love Ankara as much as him again
    -bir şiir islenir: -

    Kar altındadır varoşlar -the outskirts are under the snow
    Hasretim,nazlıdır ankara..... -my longing, ankara is coy

    Ustam yine sen bilirsin ama -my master, as you wish but
    Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
    İşte o,en netameli aydır bence. -whichever time a poet is dead in, that's the most sinister month in my opinion

    Ankara'ya
    Öyle yakışırdı ki kar.. -the snow used to suit to ankara that much
    Asfaltlar ışıldar... -asphalts used to shine
    yalanlar the lies...

    Şimdi ve sonra -now and then
    Ne zaman Ankara'ya kar yağsa -whenever it's snowy in Ankara
    Elim gönlüm,
    Çocukluğum buz tutar.-my hand, my heart, my childhood ices up
     
  3. iiii3 said:

    Default

    thaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaanx very very much
     
  4. babyyyyygirl said:

    Default

    you're quite welcome.