Baudelaire "Le Crepuscule du Matin" = "Sabahın Alacakaranlığı" Francais --> Turkce

Thread: Baudelaire "Le Crepuscule du Matin" = "Sabahın Alacakaranlığı" Francais --> Turkce

Tags: None
  1. sarasma said:

    Default Baudelaire "Le Crepuscule du Matin" = "Sabahın Alacakaranlığı" Francais --> Turkce

    Le Crépuscule du matin


    La diane chantait dans les cours des casernes,
    Et le vent du matin soufflait sur les lanternes.


    C'était l'heure où l'essaim des rêves malfaisants
    Tord sur leurs oreillers les bruns adolescents;
    Où, comme un oeil sanglant qui palpite et qui bouge,
    La lampe sur le jour fait une tache rouge;
    Où l'âme, sous le poids du corps revêche et lourd,
    Imite les combats de la lampe et du jour.
    Comme un visage en pleurs que les brises essuient,
    L'air est plein du frisson des choses qui s'enfuient,
    Et l'homme est las d'écrire et la femme d'aimer.


    Les maisons çà et là commençaient à fumer.
    Les femmes de plaisir, la paupière livide,
    Bouche ouverte, dormaient de leur sommeil stupide;
    Les pauvresses, traînant leurs seins maigres et froids,
    Soufflaient sur leurs tisons et soufflaient sur leurs doigts.
    C'était l'heure où parmi le froid et la lésine
    S'aggravent les douleurs des femmes en gésine;
    Comme un sanglot coupé par un sang écumeux
    Le chant du coq au loin déchirait l'air brumeux
    Une mer de brouillards baignait les édifices,
    Et les agonisants dans le fond des hospices
    Poussaient leur dernier râle en hoquets inégaux.
    Les débauchés rentraient, brisés par leurs travaux.


    L'aurore grelottante en robe rose et verte
    S'avançait lentement sur la Seine déserte,
    Et le sombre Paris, en se frottant les yeux
    Empoignait ses outils, vieillard laborieux.


    — Charles Baudelaire

    http://fleursdumal.org/poem/167
    *********************

    Sabahın Alacakaranlığı

    Kışlaların avlularında zil çalardı ve sabahın rüzgarı
    Sokak lambalarının üzerinden üflerdi.

    Bu, o saatti ki, kötücül rüyalar sürüsü
    Esmer delikanlıları yastıklarında kıvrandırır;
    Seğiren, kıpırdayan kanlı bir göz çanağı gibi,
    Lamba gün ışığında kırmızı bir lekeyi andırır;
    Hırçın ve ağır bedenin yükü altında ruh,
    Lamba ile gün ışığının savaşını canlandırırdı.
    Meltemin sildiği göz yaşlarına boğulmuş bir çehre gibi,
    Kaçışan şeylerin titremeleriyle dolu hava.
    Ve adam yazmaktan, kadınsa sevmekten bitkin.

    Üç beş evin dumanları tütmeye başlıyordu,
    Ağızları açık zevk kadınları
    Soluk göz kapaklarıyla aptal bir uykuya dalmışlardı;
    Dilenci kadınlar, zayıf ve üşüyen göğüslerini sürüyerek,
    Közlerini üflüyorlardı, parmaklarını üflüyorlardı.
    Bu, o saatti ki, soğuk ve sefaletin ellerinde,
    Doğuran kadınların acı çığlıkları artar;
    Köpüklü kanlarla kesilen hıçkırıklar gibi
    Horozun uzaklardan ötüşü sisli havayı yırtardı.
    Binalar bir sis denizinde yıkanıyordu
    Ve düşkün evlerinin dibinden, can çekişenlerin
    Son hırıltıları yükseliyordu düzensiz hıçkırıklarla.
    Sefiller dönüyordu evlerine, işlerinden bitkin.

    Soğuktan titreyen seher, pembe yeşil entarisiyle
    Issız Seine’in kıyısında ilerliyordu ağır ağır,
    Ve loş Paris, ihtiyar işçi,
    Gözlerini oğuşturarak iş aletlerini avuçluyordu.

    *********************************

    I await ur constructive criticism on the translation, especially from native speakers of either French and/or Turkish. Thanks!
  2. LiquidMist's Avatar

    LiquidMist said:

    Default

    I love poems but i can't read this...
    (._. ) Language Barrier...
  3. sarasma said:

    Default

    http://fleursdumal.org/poem/167 You can find a few different versions of the English translation of this poem and other Baudelaire's poems on this website.
  4. LiquidMist's Avatar

    LiquidMist said:

    Default

    Thank you^^